Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun
Türkiye Cumhuriyeti devletimizin doğumunun 95 inci yılını tüm yurtta birlik, beraberlik ve neşe içerisinde kutlamanın sevinci içerisindeyiz, birliğimiz ve beraberliğimiz daim olsun.
Türkiye Cumhuriyeti devletimizin doğumunun 95 inci yılını tüm yurtta birlik, beraberlik ve neşe içerisinde kutlamanın sevinci içerisindeyiz, birliğimiz ve beraberliğimiz daim olsun. Ülkemiz bir devlet için çok genç sayılabilecek bir yaşta olabilir ancak Türk Milleti binlerce yıllık devlet geleneği ve yaşantısıyla her zaman tarih sahnesinde hak ettiği yeri almış ve tarihin oluşumuna katkı sağlamıştır.
Bugün yazımda Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun aslında 1040 yılına kadar uzandığını belirtmek istiyorum. Çünkü tarihimiz geçmişten günümüze bir bütündür, dönemlere ayrılsa da birbirinden koparılamaz, süreklilik gerektir. Bu açıdan baktığımızda Türkiye Cumhuriyeti tarihinin Selçukluların devamı olarak kabullenmek zorundayız, Selçuklular Oğuz Yabguluğu ile Göktürklere bağlanırken, Türkiye Cumhuriyeti ise Osmanlı ile Selçuklu’ya bağlanmaktadır.
23 Mayıs 1040’da Selçuklu orduları Gazneli ordularını bugün Türkmenistan’ın Mary şehrinde “Antik Merv” ve “Eski Serahs” şehri arasındaki Dandanakan denilen bölgede yenerek Büyük Selçuklu devletinin temellerini atmışlardır. Savaş sonrası Tuğrul Bey’in başkanlığında Selçuk ailesinin ve Oğuz Boylarının ileri gelen beyleri toplanarak Tuğrul Bey’i devlet başkanı olarak tanımışlar ve yaptıkları ilk iş birlik ve beraberlik halinde kalacaklarına dair birbirlerine söz vermek olmuştur. Bu karara nasıl varıldığına dair tarih kitaplarında dikkat çekici bir hadise yer almaktadır buna göre Tuğrul Bey eline bir ok almış ve kardeşi Çağrı Bey’e vererek kırmasını istemiştir, Çağrı Bey bunu kolaylıkla kırmıştır. Tuğrul Bey iki oku bir araya getirerek yine ona vermiş Çağrı Bey onları da kırmış, üç oku zor kırmış, fakat ok sayısı dörde çıkınca kırmak güçleşmiştir bunun üzerine Tuğrul Bey ‘’ Biz böyleyiz birbirimizden ayrılırsak, olur olmadık bir kimse bizi yenmeğe kasteder, toplu bulunursak bizi kimse yenemez, aramızda anlaşmazlık çıkarsa dünya fethedilemez, düşman cesaret kazanır ve saltanat elimizden gider’’ diyerek birlik ve beraberliğe dikkat çekmiştir.
Yazımı bağlamak istediğim konu ise Atatürk, Cumhuriyeti ilân ederken demokrasinin bütün kurallarının zamanı geldikçe uygulanması görüşünde idi. Türk Milletinin, siyasal haklarını dilediği gibi kullanması, memlekette çoğulcu demokrasinin işlerlik kazanması, onun baş amacı idi, Cumhuriyetin ilânı ile “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” kuralı, artık devlet yönetiminde, en belirgin şekliyle yerini alıyor; demokrasiye giden yol daha aydınlık olarak çiziliyordu bu nedenle 29 Ekim 1923 akşamı Cumhuriyet ilân edildi. Bu suretle yeni devletin yönetim biçimi bütün açıklığı ile ismini almış oluyordu.
Ulu önderimiz Atatürk bütün hayatını içeride ve dışarıda düşmanlarla savaşarak veya mücadele ederek geçirmiş. Ülke kurulduktan sonra milletini ve devletini muasır devletler seviyesine çıkartmak için çabalamış ve biz Türk halkına emanet ettiği devleti onun bıraktığı yerden daha ilerilere götürmemiz için bize Türkiye Cumhuriyeti Devletine sahip çıkma görevi vermiştir.
Yukarıda Tuğrul Bey örneğinde belirttiğim gibi Devletimize ve Milletimize sahip çıkmamız birlik ve beraberliğimizi güçlendirerek, kardeşlik hukukumuza bağlı kalarak, Atatürk İlke ve inkılaplarını benimseyip uygulayarak olacaktır. Çocuklarımıza uzak ve yakın tarihimizi anlatarak, öğreterek onların yaşanan olaylardan ders çıkarmalarını sağlamalı, ayrışmanın ülkemize zarar getireceğini, farklılıkların ise zenginlik katacağını öğretmeliyiz.
Yazıma son verirken bu güzel ülkemizi kurup bize bırakan başta ulu önder Atatürk’ü ve onun değerli silah arkadaşları ile bütün şehitlerimizi ve gazilerimizi anıyorum.
Çok güzel olmuş harika
Ağzına eline yüreğine sağlık üstat.. Allah dirliğimizi birliğimizi daim eylesin…
Kalemine sağlık abim çok güzel anlatmışsın