Tarih bir bütündür.. Tarihimiz bir bütündür
Son yıllarda başarısızlıklardan medet uman bir tarih anlayışımızın giderek toplumumuzda şekillendiği görülüyor..
Son yıllarda başarısızlıklardan medet uman bir tarih anlayışımızın giderek toplumumuzda şekillendiği görülüyor..
Nedense herkes öncekilerini suçluyor.. Bu da geleceğe umutla bakmamızı karartıyor.
İnsanlığın ortak adımları olan Tarihin şurası senin, burası benim olur mu hiç? Beğendiklerim benim atalarıma, beğenmediklerim seninkilere ait, demekten öteye gidilemiyor sanki..
Böylece, geçmişe bakmaktan, ders almaktan korkmaya başladık nerdeyse..
Tarihi bütün görmek yerine, sondajlama yaparak belli yerlerinden kesitler alıp seçkiler yapıyoruz..
En kötüsü de bu söylemlerle birbirimize vurmaya çalışıyoruz..
Hal böyle olunca da, Tarih bilim olmaktan çok bir silaha dönüşüyor. Sanki Tarih Savaşları yapıyoruz.. Herkes eline aldığı bir belge ya da belgeciğin ucunu sivriltip bir birini dürtüyor.
İyisiyle kötüsüyle geçmiş, insanlığın ortak mirasıdır..
Şurası senin burası benim denilebilir mi bütün insanlığa mal olmuş keşiflerin?
Evet Tarih öğrenilip öğretilmek için dönemlere ayrılmış uzmanlarca; konulara ayrılması daha kolay öğrenilmesi ve öğretilmesi için değil mi?.
Ne yazık ki; insanlar tarihi, savaşlar üzerinden okuyor..
Acılarına rağmen, savaşlar savaşların dışında da insanlık ortak tatlı adımlar attılar..
Hatta, bir çok bilim insanı; savaşların bile uygarlıkların gelişmesinde büyük katkıları olmasından söz etmiştir.
Hayatımızın vazgeçilmezleri olan ateşi, ziraatı, hayvancılığı, madenciliği, tekerleği, elektriği kimin bulması önemli midir?
Her halde; kimin bulmasından çok, kimin iyi kullanması daha önemli..
Her ne kadar günümüzde yaygın olsa da bu kör döğüşünün temeli insanlık tarihi kadar eski..
Tevrat kaynaklı, Adem babamızın yasak meyveyi yiyerek cennetten atılmasına kadar uzanan bir tarih bu!
Adem Babamızı aldatıp yasak meyveyi yedirdiği iddiası ile Havva anamıza söylemediğimiz kalmadı..
Habil ile Kabil kavgası ilk kanlı savaşı insanlığın..
Bütün inançlarda nerdeyse aynı; yoldan çıkan insanlara bir derstir Tufan..
Sümerler Tufan öncesi ve sonrası olarak tarihlerini ikiye ayırdılar. Öncesi kötülüklerle anılır; dersi hak etmiştir insanlık.. Tevrat’ta ve diğer kitaplarda da böyledir bu.. Hz. Nuh bir kurtarıcıdır.. Belki de o gündür bu gündür yüzden bir kurtarıcı aranır?
Rönesans, kendinden önceki dönem Ortaçağ’ı “Karanlık” bir dönem olarak andı..
Ona göre bütün kötülüklerin kaynağıydı “Kilise” .
Aydınlanmanın bakış açısı mı günümüzde olup biten, bütün tazeliği ile?
Geleceğe umutla bakmamızı gölgelerken geçmiş..
Geçmiş geleceğin günah keçisi..
Aslında, geçmişle, bugünle ve yarınla Tarih bir bütün…
Uygarlıklar bir bütün, Milletler bir bütündür..
Dününden kopanlar, köklerinden olur; ayakta kalamazlar..
Gelecekten umutlarını kesenler dalsız, yapraksız kalırlar; oksijen alamazlar..
Oksijeni olmayan, geleceği olmayan toplumlar meyvesiz ağaç gibidir..
Kökü, dalı ve yaprağı olmayan toplumlar.. Tarih sahnesinden çekilmişlerdir.
Evet, tarih canlıdır!
Ancak hayatiyetini sürdürmesi için ölü toplumlara ihtiyaç duyar.
Tarihin en önemli kaynağını yok olan toplumların ibretlik hikayeleri süsler..
Ama yalnız başarısızlıkları mı?
Neden.. herkes başarısızlıklar üzerinden tarih okuyor?
Acaba bunun kökeni Tufan’a kadar uzanan milatlardan mı, kaynaklanıyor?
Evet, geçmişi bilmek, geleceğe atılacak adımlar için yol göstericidir..
Ama lütfen! Tarihimize, geçmişimize ortak bir bakışla bakamaz mıyız;
Cumhuriyeti, Osmanlıyı, Selçukluyu kuranların bizim atalarımız; aynı insanların olduğu gerçeğini görmek gibi?..